Okuyucularımız

21 Ekim 2014 Salı

3 ekim ;

  Dört yıl yollarını teptiğim, artık yol üzerindeki esnaflarla tanış olduğumuz yollardayım yine. Valizimin tekerleğinin sesi gidişimi haber veriyor. Zihnim anılar demetini yollayıveriyor kalbime. Ani bir heyecanla İstanbul'dan tekrar ayrılacağım hissine kapılıyorum ama hemencecik geçiyor. ''Bu sefer öyle değil, birkaç güne döneceğim. Turist bile sayılırım'' diyorum. Hoşuma gidiyor bu kelime. Esnaflar valizimle beni görünce nereye gittiğimi soruyorlar. Bursa cevabını alınca şaşırıp, ''sen mezun olmamış mıydın?'' diyorlar. Birde mezunken keyfini çıkarayım dedim Rasim amca diyorum. ''Alem kızsın billa. Var git bakalım ama cabuk dön hee ''diyerek tembihliyor beni. Gülümsüyorum, peki diyerek. Nihayet Kabataş'a vardığımda aynı veryansını bizim martılar da yapmasın mı. '' Bu sefer çabuk geleceksin değil mi? '' diyor içlerinden bir tanesi. ''Evet'' diyorum, ''hemen döneceğim.'' Simitimin bir parçasını koparıp savuruyorum ona doğru, Havada kapıveriyor.Baya ustalaştılar bu işte. Bir ıslık çalıyorum ayrılırken yanlarından . Bu görüşürüz demek aramızda. Onlar da kanat çırpışlarıyla karşılık veriyorlar.
  Şimdi feribotumun koltuğu cam kenarında olan köşesine geçmiş, ara sıra ucsuz bucaksız denizi seyre dalıyor bir yandan da bir seyyahın yol defterini yazıyorum.