Kulağıma çarpan hafif tınılar eşliğinde neler yazacağımı düşünüyorum. ‘’Bir dergide yazacağın ilk yazı ne hakkında olmalı?’’ diye soruyorum arkadaşlarıma. Bir arkadaşım; ‘’psikolojik olmalı’’ diyor, ‘’kendini anlatmalısın’’. Bir diğeri; ‘’kısa bir durum hikayesi yazabilirsin’’ diyor. Düşüncelerime geri dönüyorum. Sonra bir arkadaşım; ‘’yazmaktan bahset mesela’’diyor. Sahi ''yazmak'' anlatılabilir mi? Bir fiilin kendisi yine kendiyle anlatılabilir mi ? Sanırım yazmak sanatını diğer sanatlardan ayıran en büyük özelliği de bu. Yazmak fiili sanata dönüşüyor ve edebi bir eser çıkıyor ortaya.
Hepimizin muhakkak bir anısı mevcuttur bu güzel uğraşıyla. En azından ortaokul veya lise yıllarında mutlaka bir günlük tutma girişiminiz olmuştur. Ya da edebiyat dersi sınavlarında kompozisyon sorularında ter dökmüşsünüzdür. Giriş, gelişme, sonuç yazılacaktır illâ ki. Üstüne bir de teması olsun isterler sizden. Paragraf soruları korkulu rüyanız olur. Hâlbuki çok farklı bir boyuttur yazmak. Bana bazen soruyorlar ''ne zamandır yazıyorsun?'' diye. ''Yazmayı öğrendiğimden beri'' diyorum. Bir miladı mevcut değil bende kalemle arkadaşlığımın. Ruhumu dinlendirebildiğim, her şeyden soyutlanıp kendimle baş başa birkaç dakika yaşayabildiğim zaman dilimi. Tam da şu vakit… Kalemi elime alıp yazmaya başladığım an. Yazmak…Hareketli cümlelerin sınırsız gezintisi düşünceler arasında. Karmaşık ve süslü hayal dünyamın en sade, en güzel parçaları. Yağmurun sesini dinler gibi, akan bir suda dinginlenir gibi, rüzgarla huşû bulur gibi dinliyorum sessizliği… Sessizlikte doğan harfleri döküyorum kalıplara. Sonra kelimelere dönüşüp, anlam inşa ediyorlar satırlarımda. Kimi zaman bu kadar durgun da olmaz; öfkeli, yılgın veya kırgın olduğumda uğradığım bir saçak altı kahvesidir satırlarım. O beni dinler, ben onu dinlerim. Ayrılırken tekrar görüşmek için sözleşiriz. Ben sözümü bozsamda, o hep tutar sözünü. Ne vakit uğrasam hep oradadır. Arayı uzatırsam gönlünü alabildiğim tek yoldur Sait Faik'in cümlesi; ''Yazmasam deli olacaktım.''
Sizde bir uğrayın o saçak altı kahvesine. Eminim oda bekliyordur gelmenizi. Eğer kırgınsa Sait Faik’i anmayı unutmayın.