Okuyucularımız

15 Ekim 2013 Salı

Posta Kutusundaki Mızıka-Ali Ural


Sevgili Dost,
   İlk yazımda da böyle başlamıştım değil mi? ''Hoş geldin ey dost! '' diyerek ağırlamıştım seni.Kahve yerine sözcüklerim vardı sunduğum sana.Sade olsun demiştin sen,ben bir şiir yazmıştım sana.

Sevgili Dost,
  En son ne zaman bir mektup yazdın?Şimdilerde mektup alaturka kaçıyormuş.Olsun ben yine ısrar edeceğim pulu da olsun diye.Postacı yüzüme bakıp gülümseyerek; ''makinadan geçiriyoruz, pul yok artık. '' diyecek.Olsun ben yine de kırmızı olsun diyeceğim.Kırmızıyı sende seversin değil mi?

Sevgili Dost,
  Mektubun gelmedi.

...................

  Ali Ural'ın Posta Kutusundaki Mızıkası'na girizgâh yapmak istediğimde,öykünmeler aldı başını gitti.Doğrusu o kitabı anlatmak için benzer birkaç cümle kurmak mübah sayılabilir sanırım.
 Günümüzde edebi değer taşıyabilecek eserlerin azlığından şikayet ettiğim sıralarda tanıştım bu kitapla.Sayfalar ilerledikçe geç kalmışlığımın farkına iyiden iyiye vardım.Eğer kalemle kitabın kenarlarına notlar almak,beğendiğiniz yerlerin altını çizmek gibi bir alışkanlığınız yoksa bu kitapla oluşabilir haberiniz olsun.Zira bende tamda öyle oldu.

 Posta Kutusundaki Mızıka mektup-deneme tarzında yazılmış 160 sayfalık damıtılmış bir eser.Anlam süzgecinden geçirilmiş betimlemeleriyle, güçlü bir hayal gücü ve kelime hakimiyetiyle kurulmuş tasvirleriyle kaptırıp gidiyorsunuz kendinizi mızıkanın notalarında.Açıkçası burada yazıp merakınızı söndürmek istemediğim fakat okurken daha önce neden aklıma gelmedi dediğim çok hoş tasvirler kullanmış Ali Ural.Okuduğum bir cümleyi tekrar okumak zorunda kaldığım da olmuştur.Bu durumumun sebebi ise kullandığı imgelerin mantığını çözmek istemem ve sonra tasvirlerdeki ince işçiliğe hayran kalışımdandı.Sizinle sohbet ediyormuş havasındaki üslubu ise kitabı çekici kılan diğer bir özelliği.Kitabın ilgimi çeken diğer bir yönü ise düşünürlerden,şairlerden zaman zaman yapılan alıntılar.
  Sanırım cimriliği bir kenara bırakıp,kitabın arka kapağını paylaşabilirim sizlerle;
 ''Sevgili Dost !
   Bu sabah kuş sesleriyle uyandım.Ne güzel değil mi?Hayır,güzel değil!Açık penceremden  ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi.
 Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum.Bu karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil,karganın türünün  en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette.Yüzümü yıkarken acaba diyordum,türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz?Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba ''insan'' denince hatırlanıyor muyuz? ''

 Posta Kutusundaki Mızıka ile birlikte kimi zaman hayal dünyanızın kapıları çalınıyor,kimi zaman dosttan gelmiş bir mektubu okuyor gibi oluyorsunuz.Kendinizi bazen bir öykünün başlangıcında,bazen bir şiirin sonunda buluyorsunuz.Bazen de okuduklarınızla beraber çuvaldızı kendinize batırıyorsunuz.
 Eğer sade ve basit anlatımlardan sıkılmış ve yeni bir tat arıyorsanız; yeni yetme bir sherlock havasında okuduklarınız üzerine kafa yormayı seviyorsanız,kitaplığınız için yeni bir kitap buldunuz demektir.
 Bu arada kaleminizi yanınızda bulundurmayı unutmayın !