Okuyucularımız

11 Ocak 2013 Cuma

Geleceğe Dönüş


 Denizin kokusunda sayfalar uçuşuyordu.Muhteşem manzarasıyla Sarayburnu'na takılı kaldı gözlerim.Önceleri daha da güzel olduğunu düşündüm, gözümde canlandırmak pek kolay olmadı.Daha sonraki yıllardaki halini ise canlandırmak istemedim.Tekrar kitabıma döndüm,sessizliği bölen çapraz masadaki üç teyzeden en genç olanının bağırırcasına söylediği cümlelerdi.Anlaşılan bugünün payına düşen otuz sayfadan ibaret olacaktı.Birkaç sayfa sonra seslerini duymamaya başlayacağımı düşünerek devam ettim okumaya. Ama ne var ki bugün rahat yoktu.''Gençlik bitti diyordu.Bak bizim toruna; daha beş yaşında velet okuma yazma bilmiyor ama bilgisayar kurdu.'' Hemen karşısında oturan ondan birkaç yaş büyük olduğuna kanaat getirdiğim diğer bir teyze yeşil gözlerini kırpıştırarak doğruluyordu onu.
 Birkaç gün önce üniversiteden arkadaşlarla tartıştığımız konu olmasından mı yoksa teyzenin yanımdaymışcasına konuşuyor olmasından mı bilmiyorum,dördüncü bir kişi olarak buldum kendimi aralarında.Gri şalını rüzgardan kurtarıp kendine sarmaya çalışırken bir diğeri katıldı konuşmaya.''Haklısın komşucuğum.Ruh öldü öldü.Ahh ahh önceden böyle miydi?Ne bilgisayar denen illet vardı ne televizyon.Şimdikiler televizyon başından kalkacakta iki sohbet edecek seninle..nerde...O delibozması aletten sohbet ediyorlarmış.Bizim büyük torun öyle söylüyor.Daha iflah olmaz bu nesil.''Bu cümleyi daha önce duymuş muydum ?Evet,Ahmet'le en son konuştuğumuzda konu tamda buydu.Gelecek nesilden, içinde var olduğumuz zamandan ,bu konuda neler yapabileceğimizden bahsetmiştik.''İlla sanal yaşıyoruz artık.Nerede ruh nerede samimiyet.Uzaklıklar yakın oldu diyorlar teknojiyle,daha çok uzaklaşmadı mı birbirinden insanlar?Babamın anneme yazdığı mektuptaki sıcaklık nerede?Nerede gaz lambasıyla aydınlanan evlerde ki muhabbet?Nerede birbirini özleyebilmenin sevgide ki karşılığı?Sanal yaşıyoruz artık kardeşim.''demişti.Ve bende tıpkı bu teyze gibi onaylamıştım onu.Bizim gibi düşünen birkaç arkadaş bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorduk.En yakınlarımızdan başlayarak sanal aracılarla yaşanan hayatlara dur diyecektik.Bende  söylemiştim görüşlerimi ;'' Biz büyüdük kirlendi dünya diyorlar.Oysa insanoğlu kendi kendine yapmıyor mu bunu?Biz büyüdük ve kirlettik dünyayı demek daha doğru aslında.Değil mi ki insan kendi kıyametini kendisi hazırlıyor?Gelişiyoruz,ilerliyoruz demek ne kadar doğru bu duruma bilmiyorum.Çünkü kazanımlar karşısında kaybedilenler de bir o kadar fazla.İnsanlar birbirinin yüzüne söyleyemeyeceklerini sanal aracılarla söylüyorlar,özel hayatlarına dair her ayrıntıyı diğer insanlarla paylaşıyorlar.Bir insanın nasıl olduğunu anlamak için arkadaşlarına sormak yerine kişisel sayfalarına bakılıyor.Bir şeyler yapmalı bir yerden başlamalı.'' ''Önce kendimizden.''diyerek konuşmayı sürdürmüştü bu yanlış gidişe kafa tutan  arkadaşım.''Mahremiyette güzellik vardır.Herkesin sana istediği gibi ulaşabilmesi,seninle ilgili bilgiler edinebilmesi seni özel yapmaz hatta kamusal bir varlık haline getirir.Çocukluğumuzdan bu yana dahi neler değişti?Hangi çocuk, hangi oyunu biliyor şimdi?Hangisi sokakta seksek oynuyor?Çocuklardan yaşıtlarımıza dönelim; hangi sevgili sevdasını gerçekten yaşıyor?Birbirini sanal aracılarda tanıyıp,sadece bu yolla görüşebilen ve aşık olduğunu söyleyebilen insanlar varken inanabilir misin hâlâ aşkın varlığına?Televizyonun kitap aralarına,gerçekliğin sanal aracılara tercih edildiği bir zamanda gelecek için endişelenmeyeceğini söyleyebilir misin?''demişti.
 Masamın altından ayaklarıma dolanan haylaz bir kedi sıyırdı beni dalıp gittiğim anı demetinden. Teyzeler ise gitmişti  çoktan.Kitabımı elime alıp giderken Ahmet'e verdiğim cevap geçiyordu düşüncelerimden;''bir şeyler yapmalı...''Şimdilik bize katılanlar ise sadece onlardı...

3 Ocak 2013 Perşembe

Beyaz Kağıt


  Bırakmıştım yazmayı.Ama olmadı, bu beyaz kağıtta gizlenenler beni yine alıp buraya getirdi.
Bir ormandı beyaz kağıt keşfedilmemiş güzellikler barındıran içinde. Kendin olduğunu anlamanın en güzel yoluydu kalemini kağıtla buluşturduğun o an.Herkes bakar fakat sen görürsün felsefesinin gerçeğinin vuku bulmasıydı kelimelerle görebilmek. Ve bunun için yalnızca bir yaprak yeterdi.Daha önce hiç tatmadığın bir lezzeti öğrenir gibi,adı duyulmamış betimlemelerin taze çiçeklerini sunabilmek sonsuzluğa.sonsuz olabilmek..

  Hayat sunar beyaz bir kağıt, geçmişle gelecek arasında...Bazen bir resim anlatır mutluluğu renklerin dansında.İçini döktüğün bir arkadaş oluverir aniden,konuşmasada ruhunu dinlendiren ki konuşur aslında yeter ki onun melodileri ve sizin notalarınız aynı şarkıyı mırıldansın.
  
Beyaz bir kağıt öğretir insana siyah ve karanlık arasındaki farkı.Karanlık çöktüğünde oda siyahtır diğer her şey gibi, özünden hiçbir şey kaybetmemiştir oysa.Karanlık onun siyah olduğuna inandırır. Işığı yakaladığında kalkar perdeler ve görünenin ardındaki görünür olur;kağıt hala bembeyazdır...
  
Küçük bir tekneydi beyaz kağıt, hayalleri gerçekler limanına taşıyan.bazen bir ölüm fermanı bazense mutluluk sebebi sunan..ustasının elinde yaşam bulan ve aslında yaşamın ta kendisi olan..