Okuyucularımız

26 Mart 2013 Salı

Bulutların Gözyaşları

Yine yağmur başladı
Sen severdin yağmurun tenine değişini
Yapraklarla dans edişini izlemeyi
Ben sevmezdim oysa ama yine seni kıramaz girerdim koluna
Yürürdük ta ki yağmur vazgeçinceye kadar bizden
Sessiz karanlığın bölünüşüne kadar konuşurduk
Ben bir türlü anlayamazdım senin yağmur sevdanı
Kimi zaman kıskanırdım da
Şiirler yazardın okumaya doyamadığım
Sanki yağmur olmasa eksik kalacakmış gibi hepsine yazardın
Hepsinde bir başka güzel anlatırdın
Beni anlatırdın ama yine o vazgeçemediğin yağmur damlalarına benzetirdin;
''Gecenin karanlığında,
Bembeyaz bulutlardan nazlı nazlı inen yağmur tanelerinin
Daha inmeden bulutları özlediği gibi özlüyorum seni..''
Ağladığımı farkedince gözyaşlarımı siler yüzümü iki elinin arasına alıp
''Ama yağmur damlaları ağlamaz ki onlar bulutların gözyaşlarıdır
Kimi zaman mutluluktan kimi zaman hüzünlenince,
Şimdi sen ağlarsan dayanamaz bulutlar’’ der
Yine beni güldürmeyi başarırdın
Ben ise sana sarılırdım
Sonra bırakırdım yağmurların bulutları bıraktığı gibi
Şimdi anlıyorum yağmuru neden sevdiğini
Sende benden yağmurların bulutları bıraktığı gibi gitmedin mi ?...

Her Hakkı Saklıdır.

12 Mart 2013 Salı

Selim İleri Günceli

 Bilenler bilir Selim İleri'yi.Edebiyatımızın köşe taşlarından olmuş bu yazarı onlar için fazla anlatmaya gerek yok.Bilmeyenler için ufak bir izâhat geçelim, zirâ konumuz daha başka :
  30 Nisan 1949 İstanbul doğumlu Selim İleri.Bilim adamı Profesör Hilmi İleri'nin oğludur.1968 yılında Atatürk Erkek Lisesi'ni bitirdi.İstanbul Hukuk Fakültesi'ni yarıda bıraktı.İlk öykü kitabı Cumartesi Yalnızlığı daha 19 yaşındayken yayınlandı.İlk yazısını 1967 yılında Yeni Ufuklar dergisinde yayımladı.
 1998 yılında ise Kültür ve Turizm Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı ünvânını almıştır.
 Romanlarında ve öykülerinde bireyin iç dünyasını yansıtan yazar,ilk eserlerinde bireyler arasındaki iletişimsizlikleri de ön plana çıkarır.
 Cumhuriyet gazetesinde uzunca bir süre makaleler yazan yazar,2008 yılından bu yana Zaman gazetesinin cumartesi ekinde İstanbul'la ilgili yazılar kaleme almaktadır.
 Geçtiğimiz yıl ise Cumhurbaşkanlığı kültür ve sanat ödülünü almıştır.
  Dikkatinizi çekmiş midir bilmem ama hepimizin aklında yer etmiş o ünlü yazarlarımıza baktığımda hukuk fakültesini ya son sınıfta yada yarıda bıraktıklarını görüyorum.Artık kerâmet hukuk fakültesinde mi yoksa yarıda bırakmakta mı ? bilinmez.Ama bilinen bir şey var ki onların çok çalıştığı ve edebiyata gerçekten gönül verdikleri.Selim İleri'nin tam da bu konuyla ilgili ''Nasıl çalışıyorlardı?'' adlı bir yazısını okumuştum daha önce.
Okurken Necatigil'in Beşiktaş'taki evinin çalışma odasındaydım kimi zaman,kimi zamansa Edip Cansever'in Bebek'teki evinin yokuşunu adımlıyordum zihnimde.Sonra Attilâ İlhan'la Maçka yollarını adımladık yağmur ertesinde.Sabahın erken vakitlerinde şiirlerini kuruşunu izledim.Ne çok beğendiğimi hatırladım ''Böyle Bir Sevmek''i.Yağmur sokağında bir süredir kalemimi değdirmediğim sayfalar,hayat telaşesine kaptırdığım hayalim dikildi karşıma.Hayal ettiklerim ve bu konuda benim ne kadar çaba gösterdiğim...Birer ayna misali gösterdiler beni bana.Aslında edebiyatın ''popülarite'' ye bağlı  algılandığı şu zamanda yazma çabası içinde olan herkese cevap  niteliği taşıyordu her cümle.
 Bugün aramızda olmayan birçok ustanın yaşamına,çalışma şekillerine tanık olmuş İleri.Öyle ki Attilâ ağbi diyor yazsında.Tasavvur etmeye çalışıyorum zihnimde; anlattığı mekanları,yazmanın tadını..Zaman zaman 'şair' demeye yeltendiğim olurdu kendime.Gülümsüyorum..eh bizden olsa olsa şair çırağı olur ancak.Gün geçtikçe güzeliğini kaybeden bir çok şeyden biride ''yazmak''.Eskiden deriz ya hep daha bir güzeldi her şey.Buna dem vururcasına anlatmış yazar o günleri.İşte onun kaleminden birkaç satır :
 ''Unutur muyuz,bilmiyorum.Tandığım yazarların,bugün çoğunu yitirdiğimiz şairlerin,hikayecilerin çalışma şekillerini,yazı mekânlarını,'kendine ait' odalarını ben unutmadım.Üstelik sadece bir merak değildi.Bir yandan da bir şeyler öğrenirim,bir şeyler kaparım hayalindeydim...
 Hemen başlangıçta değil, yine de yolun başındayken 'şair'ler gönlümü çelmişti.Belki düzyazıda şiirle beslenmek istiyordum.Bu yüzden de şiir nasıl yazılır,şiir 'nerede' yazılır ilgimi çekiyordu.
...
Hayır,unuttuğumdan değil,hiçbirini unutmadım.Fakat şimdi hatırlayışlar hep iç içe geçiyor.Necatigil yine buruk gülümsüyor.Uzakta,pencereden görünen Süslü Karakol'u göstererek, ''Süslü Karakol'' adlı oyununu nasıl yazdığını anlatıyor...
Bu çalışma odası kitaplarla dolup taşardı.Şairin üstü kalabalık masası,daracık sedir,bol sigara dumanı,yazsa pencere aralık,sonra yorgun perdeler... ''
 Benim gibi yazmanın tadı damağında duran nicesi için Selim İleri'nin kaleminden ustaların çalışma şekillerine dair alıntılar için yaznın devamı;

http://www.zaman.com.tr/selim-ileri/nasil-calisiyorlardi_1259619.html