Bir
gün batımında dalgaların sesini dinlerken, rüzgar ruhumu okşadığı sırada
bitirdim kitabı.Hani hiç bitmesin diye sayfaları ağır ağır okuduklarımız vardır
ya işte bu kitapta benim için öyleydi.Önce ismi beni benden almıştı ''düğümlere üfleyen kadınlar''.Bu düğümlere üflemek neyin nesidir diye araştırdığımda karşıma felak suresinin 4.ayetinin anlamı çıktı;''düğümlere üfleyenlerin şerrinden.'' Yazar da böyle mi düşünmüştür diyecek olursanız kitabında cevaplıyor bu soruyu Temelkuran. Sonra bir söz daha kitabın kapağında yazan 'çünkü bir erkek bir kadının nefesi kadar'.
Eh sonrası malum;kitabı edinip başladım okumaya.Kitabın sonunda ise yine deniz kenarında güneşe veda ederken
Madam Lilla ve kızlarına da veda ettim.
Sayfalardan birinde “…Şimdi başımızdan geçenleri hatırlayınca olanlara
inanmakta zorluk çekiyor olmam umarım bu yol hikayesini okurken sizi etkilemez.''yazıyordu.Nasıl
olur da benim gibi seyyah-ı alem bu yol hikayesinden etkilenmez? Korkarım artık
çok geç.
Yazarımız Tunus’ta başlayan tanışma hikayesini,dört farklı kadının dört
farklı hayatlarını size Madam Lilla'nın masasında bir köşede yer vermişcesine anlatıyor ,duru ve akıcı anlatımıyla kitabı adeta yasemin çiçeklerinin yaprakları arasında taktim
ediyor.Hikaye baştan sona kadın gücü, devrim, aşk ve gizem kokuyor.Tıpkı yasemin
çiçekleri gibi.
Madam
Lilla olarak tanıdığım,gizemini koruyan eflatun ipekler giymiş,beyaz saçlı ana karakterimiz gittiği her şehirde farklı bir isimle tanınıyor.Tunustan
ayrılıp Libya’ya, ordan Mısır ve Lübnan.Hangimiz istemezdik ki hayatımızı
arkamızda bırakıp geçmişi düşünmeden yola koyulmayı.Bu dört kadın bunu her ne
kadar yapmaya çalışsalarda geçmişleri,hatıraları,anıları hiçbir zaman yanlarından
ayrılmadı.Amira’nın Muhammed’i ,Maryam’in Dido anıtı ve Madam’ın hayatının
adamı…Ve yazmaya küsmüş kalemi ile bir Türk gazeteci.
Ece Temelkuran hikayeyi okadar derinlemesine işlemiş ki okurken adeta sizi içine çekiyor. Kendinizi bir anda o kadınların yerinde olayların tam ortasında buluyorsunuz.Peşinizdeki silahlı adamlar sizi
kovalarken oturduğunuz yerde sabit duramıyor,Madam’ın yemekte sunduğu ev yapımı
gül şarabını sanki siz yudumluyorsunuz.Muhammed’in ''tatlıcık'' diye hitap ettiği
mektuplar sanki size yazılmışcasına hüzünlendiriyor, kimi zaman yüzünüzde tatlı bir gülümseme oluşturuyor.Ya Dido’nun anıtına ne demeli? Onun efsanesini okurken
acaba gerçek olabilir mi diye düşünmeden edemeyeceksiniz !
Bir okuyucu gözüyle söylemek gerekirse ;bu kitap sayesinde bir kez daha paranın açamadığı kapıları saygınlığın ve zamanında yapılmış olan iyiliklerin açtığını gördüm.(ve buradan kendime bir yol haritası edindim).Bunlar size kitaptan etkilenip,pollyannacılık felsefesine kapılmış bir yazarın fikirleri gibi gelebilir.Okuduğunuzda bu düşüncenizi tekrar gözden geçireceksiniz.
Ve kitapta anlatıldığı üzere her
tanrıça’nın 6 temel özelliği vardır.Bunları yazıp heyecanınızı söndürmeye yüreğim el
vermiyor.Ama bir ip ucu; Muhammed’in yazdığı 6 mektup,Dido’nun 6 anıtı ve her
tanrıçanın olmazsa olmaz 6 temel özelliği.Hee bir de unutmadan
7.kural’ı ise siz koyacaksınız.Kitaba göre her tanrıçanın hakkıdır bu.
Ben
kendime yedinci kuralı buldum.Peki ya siz ?
Yazar:Nur Bağrıyanık- Mehtap Karayiğit
Dırdırcı Editör:Mehtap Karayiğit
Dırdırcı Editör:Mehtap Karayiğit
dır dırcı editöre not :
YanıtlaSilüstad müdahale ettiyse bize susup onaylamak düşer, diye düşünüyorum :)
kalemi kırık yazar adayından sevgilerle..
eh ilk yazınız hayırlı olsun diyeyim.üzerinde fikir alışverişleri yapabileceğimiz daha nice yazılarınızı görebilmek dileğiyle :)fikrine sağlık..
Sil