Okuyucularımız

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Düğümlere Üfleyen Kadınlar - Ece Temelkuran

 Bir gün batımında dalgaların sesini dinlerken, rüzgar ruhumu okşadığı sırada bitirdim kitabı.Hani hiç bitmesin diye sayfaları ağır ağır okuduklarımız vardır ya işte bu kitapta benim için öyleydi.Önce ismi beni benden almıştı ''düğümlere üfleyen kadınlar''.Bu düğümlere üflemek neyin nesidir diye araştırdığımda karşıma felak suresinin 4.ayetinin anlamı çıktı;''düğümlere üfleyenlerin şerrinden.'' Yazar da böyle mi düşünmüştür diyecek olursanız kitabında cevaplıyor bu soruyu Temelkuran. Sonra bir söz daha kitabın kapağında yazan 'çünkü bir erkek bir kadının nefesi kadar'.

Eh sonrası malum;kitabı edinip başladım okumaya.Kitabın sonunda ise yine deniz kenarında güneşe veda ederken Madam Lilla ve kızlarına da veda ettim.

   Sayfalardan birinde “…Şimdi başımızdan geçenleri hatırlayınca olanlara inanmakta zorluk çekiyor olmam umarım bu yol hikayesini okurken sizi etkilemez.''yazıyordu.Nasıl olur da benim gibi seyyah-ı alem bu yol hikayesinden etkilenmez? Korkarım artık çok geç.
   Yazarımız Tunus’ta başlayan tanışma hikayesini,dört farklı kadının dört farklı hayatlarını size Madam Lilla'nın masasında bir köşede yer vermişcesine anlatıyor ,duru ve akıcı anlatımıyla kitabı adeta yasemin çiçeklerinin yaprakları arasında taktim ediyor.Hikaye baştan sona kadın gücü, devrim, aşk ve gizem kokuyor.Tıpkı  yasemin çiçekleri gibi.
           
  Madam Lilla olarak tanıdığım,gizemini koruyan eflatun ipekler giymiş,beyaz saçlı ana karakterimiz gittiği her şehirde farklı bir isimle tanınıyor.Tunustan ayrılıp Libya’ya, ordan Mısır ve Lübnan.Hangimiz istemezdik ki hayatımızı arkamızda bırakıp geçmişi düşünmeden yola koyulmayı.Bu dört kadın bunu her ne kadar yapmaya çalışsalarda geçmişleri,hatıraları,anıları hiçbir zaman yanlarından ayrılmadı.Amira’nın Muhammed’i ,Maryam’in Dido anıtı ve Madam’ın hayatının adamı…Ve yazmaya küsmüş kalemi ile bir Türk gazeteci.
           
       Ece Temelkuran hikayeyi okadar derinlemesine işlemiş ki okurken adeta sizi içine çekiyor. Kendinizi bir anda o kadınların yerinde olayların tam ortasında buluyorsunuz.Peşinizdeki silahlı adamlar sizi kovalarken oturduğunuz yerde sabit duramıyor,Madam’ın yemekte sunduğu ev yapımı gül şarabını sanki siz yudumluyorsunuz.Muhammed’in ''tatlıcık'' diye hitap ettiği mektuplar sanki size yazılmışcasına hüzünlendiriyor, kimi zaman yüzünüzde tatlı bir gülümseme oluşturuyor.Ya Dido’nun anıtına ne demeli? Onun efsanesini okurken acaba gerçek olabilir mi diye düşünmeden edemeyeceksiniz !
   Bir okuyucu gözüyle söylemek gerekirse ;bu kitap sayesinde bir kez daha paranın açamadığı kapıları saygınlığın ve zamanında yapılmış olan iyiliklerin açtığını gördüm.(ve buradan kendime bir yol haritası edindim).Bunlar size kitaptan etkilenip,pollyannacılık felsefesine kapılmış bir yazarın fikirleri gibi gelebilir.Okuduğunuzda bu düşüncenizi tekrar gözden geçireceksiniz.
     Ve kitapta anlatıldığı üzere her tanrıça’nın 6 temel özelliği vardır.Bunları  yazıp heyecanınızı söndürmeye yüreğim el vermiyor.Ama bir ip ucu; Muhammed’in yazdığı 6 mektup,Dido’nun 6 anıtı ve her tanrıçanın olmazsa olmaz 6 temel özelliği.Hee bir de unutmadan 7.kural’ı ise siz koyacaksınız.Kitaba göre her tanrıçanın hakkıdır bu.
           
            Ben kendime yedinci kuralı buldum.Peki ya siz ?
           

          Yazar:Nur Bağrıyanık- Mehtap Karayiğit
          Dırdırcı Editör:Mehtap Karayiğit

  editörün notu: yazısına yaptığım  hiçbir değişikliğe karşı çıkmadan kabul eden pek sevgili arkadaşıma teşekkürlerimi buradan iletmek isterim :)
                                                                                              

2 yorum:

  1. dır dırcı editöre not :
    üstad müdahale ettiyse bize susup onaylamak düşer, diye düşünüyorum :)

    kalemi kırık yazar adayından sevgilerle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eh ilk yazınız hayırlı olsun diyeyim.üzerinde fikir alışverişleri yapabileceğimiz daha nice yazılarınızı görebilmek dileğiyle :)fikrine sağlık..

      Sil