Fatih’e
bir sokaktaydım.Kaldırımların kırık dökük ,yağmurun ahşap evlerin çatılarında
ritim tutturduğu.Cumbalardan bakan yeşil gözlü kızların ve çocukların birbirini
itiştirirken çamur birikintilerine yuvarlandığı bir sokakta.Birde boyunlarına
astıkları son model fotoğraf makineleriyle şaşkın şaşkın gezindiği
turistlerin.Onlar her bir köşe başında farklı bir dünya ile karşılaşırken,kitap
okumak için son günlerde epeyce uğradığım bu hoş mekanda açılıp kapanan
sandalyeme kurulmuş çayımın yaveri sigaramdan usulca bir nefes daha içime
çekmek isterken yeniden farkına vardım nerede olduğumun.Jojo Moyes’le birlikte
gezindiğim Londra sokaklarından beni ayıran sigaramın ardından yudumladığım
soğuk çay olmuştu.Ağzımdaki tüm tadın kaçışıyla anlamıştım ki Mayes’le gezimiz
biraz uzun sürmüştü.Oysa ki denileni yapıp kitabın son sayfalarını topluluktan
uzakta okumayı planlıyordum.Yaşlar gözümden usulca süzülürken Will’in mektubunu
bir kez daha okudum.Yaşadıklarıyla birlikte Will’in mektubu beni derinden
sarstı sanırım.
Bu güzel kitapla bizlere kahramanlarının
duygularını yaşatan yazarımıza gelince; Jojo Moyes çiçeği burnunda bir yazar ve
ilk kitabı olan ‘’senden önce ben’’ ile kendisi hakkında umut ışıkları aldığım
bir yazar olarak listeme dâhil oldu.Umarım burada ki sıcacık hikaye
‘’sevgilimden son mektup’’adlı ikinci kitabında da bizleri kucaklar.Uzun
zamandır böyle sürükleyici,içerisinde hem hüzün hem de tatlı çekişmeleri
barındıran bir aşk hikayesi okumamıştım.İtiraf etmeliyim ki erkekler ağlamaz
klişesini ortadan kaldırabilecek güçlükte bir kitap.Gelelim kitabın içeriğine:
Motorsiklet kazasıyla tekerlekli sandalyeye
hayatı bağlanmış ,daha önceleri yerinde duramayan, kızları kendine hayran
bırakacak derecede yakışıklı ve bir o kadar da kibirli olan Will.Birde eviyle
otobüs durağı arasının 158 adım ettiğini hatta platform topuklu giydiyse bunun
180 adıma çıkacağını hesaplayacak kadar hayatı sıradan olan bir kız. Yedi
yıllık birlikteliğini bir türlü evliliğe taşıyamamış, kız kardeşinin gölgesinde, hayatını bir lunaparktaymış
gibi yaşayabilen Leo.Birinin hayatında griden başka ton yok,diğerinde ise
gökkuşağını kıskandıracak kadar renkli.Bir yanda hayatını sonlandırma
düşüncesindeki Will,diğer yanda onu hayata bağlamak için elinden gelen gayreti
gösteren Leo.
Sizce hangisi başarılı olur?
Sayfaları çevirmenin vakti geldi.Bir an
evvel okumaya başlamalısınız.Eğer benim gibiyseniz kitabı bitirmeniz an
meselesi.Yok eğer dırdırcı editörümüz gibi ağır ağır gitmeyi sevenlerdenseniz yanınıza
bir fincan çay alsanız iyi olur.Eh Leo’nun da dediği gibi ‘’iyi demlenmiş bir
fincan çayın çözemeyeceği sorun yoktur.’’Bu arada siz çayınızı soğutmayın,soğuk
çayın tadı hiç güzel olmuyor, benden demesi :)
Yazar:Nur Bağrıyanık
Dırdırcı Editör: Mehtap Karayiğit
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder